Bir banka önceden fazladan alacağı paralar için faiz ismini veriyor. Siz de organizasyon bedeli adı altında bu işlemi mi yapıyorsunuz? Peki bu fazladan alınan para faiz olmuyor mu? Eğer standart giderlerimizi karşılıyoruz diyecekseniz eyvallah. Bankalar da kendi masraflarını gidermek için bu faizleri alıyorlar. Madem ki insanların faize bulaşmaması için hayırlı bir iş yapıyorsunuz, ve çalışan giderleri, ofis giderleri vs. var. Amenna. Öyle ise, alınan organizasyon bedellerinden kar etmediğinizi belgeleyebilir misiniz? Kar etmiyorsanız, Türkiyenin bu kadar şehrinde nasıl böyle yayılabiliyorsunuz? Kar ediyorsanız da işletmenizin ticarethane sıfatından dolayısı ile insanların paralarından para kazanmasından ne farkınız var?

Sait ALAN
S... A... YALOVA - 24 Aralık 2018
1. Öncelikle İslam’a uygun ekonomik arayışlar içinde olanlar için yeni alternatif finans yöntemleri geliştirmek zorunda olduğumuz bir gerçektir. Bu alanda ortaya konulan yöntemlerin insanlar için faizli sisteme göre daha uygun ve avantajlı olmasının yanında meşruiyet açısından da tartışmaya yol açmayan daha net ve sahih yöntemlere dayandırılması için çaba harcanmalıdır. 
2. İslâm toplumlarında, modern dönem öncesinde kredi ve finans ihtiyacını karşılamak için ortaya konulan çözümler, genellikle iki gerçek kişi arasında yapılan sözleşmeleri esas almıştır. geçmiş dönemlerde, büyük bir grubu organize etmek üzere finansman sağlama amaçlı kurumlara rastlamak zordur. Çağımızda ise çok sayıda kişiyi bir araya getirerek onlarla aynı sözleşmeyi yapan, bu amaçla özel olarak finans temini, sigorta vb. işlemler gerçekleştiren tüzel kişiler/kurumsal yapılar ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu ilişki ağını klasik fıkhın standart sözleşmelerini esas alarak değerlendirmeye çalışmanın her zaman sağlıklı bir neticeye ulaştırmayabileceğine dikkat edilmelidir.  Ayrıca bir tarafta, kendini finansal işleri organizeye hasretmiş bir kurum ve diğer tarafta organize olan bir grubun olduğu yapılarda gerçekleşen hukuki işlemlerin mantığı da, klasik dönemlerdeki salt iki gerçek kişi arasında gerçekleşen sözleşmelerden farklıdır.  Bu farklılık, ticari işlemlerin örfünde gerçekleşen bir değişiklik olarak görülebilir. 

Buna şu örneği verebiliriz: 


     Klasik hukukta teminat verme, kefillik, hatta rehin vb. bir tür teberru olarak görülmüş ve bu sebeple bu akitlerin ücret karşılığında yapılmaması ilkesi genel kabul görmüştür. Ancak günümüzde teminatı bir katılım bankası vereceği zaman, mesela bir teminat mektubu verilmesi işleminde,  katılım bankasının masraflarını karşılayacak bir bedel almasına cevaz verilmiştir. Zira katılım bankası bu teminatı verirken gerçek bir kişinin klasik dönemde kefil olmasından farklı şartlardadır. Kurum teminat verebilecek duruma gelebilmek için birtakım masraflar yapmakta, kendi varlıkları üzerinden teminat göstermekte ve teminat vererek de ciddi maddi sonuçları olan bir taahhütte bulunmaktadır.  Günümüz iktisadi ve ticari örfü açısından teminat mektubu verme işleminin ücretsiz yapılması makul olmadığı gibi hakkaniyete de uygun değildir. 
  
    Eminevim’in başlangıçta iştirakçilar tarafından ‘’vekil’’ kılınması, umumi bir vekalet akdidir.  Vekalet akdinde vekil belli bir ücret talebinde bulunabilir (Mecelle, 1467)  ve bu ücreti müvekkilin sisteme katılırken ödeyeceği peşinat ile birlikte alabilir. ( Mevcut sistemde ‘’ organizasyon ücreti’’ olarak zikredilen ücret, bir ‘’ vekalet ücreti’’ olarak değerlendirilir).
    Örnek mahiyetinde olması açısından çekilişli yöntemi örnek verebiliriz. Çekilişli yöntemde üyeler ile firma arasında yapılan sözleşmeler sistemin meşruiyetinin sağlanması bakımından en önemli unsurlardır. Bu nedenle, bu sözleşmelerin mahiyetlerinin net bir şekilde ortaya konması gerekir. Çekilişli sisteme giriş için üyelerin organizatör şirket ile yaptıkları sözleşme, bir tür vekalet şeklinde görülebilir. Üyeler gruplar oluşturularak azalan ortaklığın tesisi ve organizasyonu noktasında gerekli iş ve işlemleri yapmak üzere organizatör firmaya yetki ve vekalet verirler. Burada vekalet ücretli bir vekalettir ve firma adil bir vekalet ücreti alır. Buna yönetim masrafı da diyebiliriz. Bu masrafın alınması meşrudur. Zira organizatör firma bu ortaklığın koordinasyonunu yapar, yeni üye bulur, şubeler açar, uzman ve diğer personelleri çalıştırır, ekipman sağlar, kura (çekiliş) organizesi vb. sistemin yürümesi için her türlü harcamayı yapar. Yönetim masrafının miktarının belirlenmesinde ( alınan organizasyon ücret oranları), özellikle kişilerin konut alımını kaç taksitte yapacağı önemli bir kriter olabilir. Bununla birlikte alacağı finansman miktarı da belirleyici bir unsurdur. Vekalet ile başlayan sözleşme ile firma kendisine başvuran üyeler arasında azalan ortaklık sözleşmesi oluşturarak gruplar kurar. Üyeler firma ile ayrıca bir mudarebe sözleşmesi de yapar. Firma bu sözleşmeye dayanarak, üyelerin yatırdığı fonu özellikle sistem içinde kira bedeli getirecek şeklinde kullanır.
    Söz konusu şirket sadece ev ve araba finansmanı sağlamakla kalmayıp farklı kalemlerde işler organize etmekte ve ticaret yapmaktadır. Yaptığı işlerde kâr elde etmesi işin doğasında mevcuttur. Yukarıda saydığımız şartlar dahilinde yapılan işlemlerin fıkhi açıdan da bir mahsuru olmayıp meşruiyetinde bir sakınca görülmemektedir.
 


 
CEVAPLAYAN:
BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN: PaylaşPaylaşPaylaş